önemli
-
- İSLAM VE GENÇLİKİslam ve Gençlik
http://nurgenclik.blogcu.com
Wed, 18 Mar 2009 08:55:29 +0200
- Peygamber Efendimiz'e
http://nurgenclik.blogcu.com/peygamber-efendimiz-e_5726341.html
http://nurgenclik.blogcu.com/peygamber-efendimiz-e_5726341.html
Gasl-i Nebevî Suyu
Peygamber’imizin (sas) gasil suyunun muhafaza edildiği yeşil şişe zamanın tahribatına dayanamamış, günümüze ancak kırık parçası ulaşmıştır.
Altın Hırka-i Saadet sandığı
Yavuz, Mısır’dan Hırka-i Saadet’le bir kısım emanetleri beraberinde getirmişti. Mekke’ye, Medine’ye, ve geçmiş peygamberlere ait hatıralarda sonradan eklenmiştir. 20. asra gelindiğinde Topkapı Sarayı’nda değer biçilemeyecek bir hazine meydana geldi.
Gecenin bir vakti Babüssaade’nin büyük demir tokmakları vurulur. Burası Osmanlı’nın idare merkezi Topkapı Sarayı’nın orta kapısıdır ve bu kapıdan içeride padişahla yakın adamları yaşamaktadır. Kapıağası Hasan Ağa, nöbet yerinden kalkar, Babüssaade’nin demir kanatlarını aralar. Kalabalık halde gelenler Arap elbiseli, Arap sîmâlı nûranî şahıslardır. Silah kuşanmışlar, ellerine bayrak almışlardır. Kapının yanında da dört nûranî kimse durmaktadır. Bunların ellerinde de birer sancak vardır. Kapıyı vuran şahsın elinde ise padişahın ak sancağı bulunmaktadır. Rüyasında Hasan Ağa’ya der ki: “Bu gördüğün Resul’ün (sas) ashabıdır. Bizi Resul (sas) gönderip selam etti ve buyurdu ki; ‘Kalkıp gelsin! Haremeyn hizmeti ona verildi. Bu gördüğün dört kimseden bu Ebu Bekr-i Sıddîk, bu Ömerü’l-Faruk, bu Osman-ı Zinnureyn’dir. Seninle konuşan ben ise Ali bin Ebu Talib’im. Var Selim Han’a selam söyle.”
Fri, 11 Jan 2008 17:28:00 +0200
- KUTSAL EMANETLER-2
http://nurgenclik.blogcu.com/kutsal-emanetler-2_5721031.html
http://nurgenclik.blogcu.com/kutsal-emanetler-2_5721031.html
Kâbe'nin Anahtarı
Sultan 4. Murad tarafından manevi işaret üzerine Bağdat seferine götürülen Kâbe anahtarı ve kesesi. Mekke’nin fethinden sonra Kâbe’nin anahtarı, Resulullah (sas) tarafından “Şüphe yok ki Allah emânetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.” âyetinin nüzûlü üzerine ailece eskiden beri bu hizmeti görmekte olan Osman bin Talha’ya verildi. Halen aynı ailede bulunan anahtarlar yenilendikçe eskileri İstanbul’a gelir, Miftah Alayı denilen bir alayla karşılanırdı. İlk defa Mekke Şerifi Ebü’l-Berekât, Mısır’ın fethinden sonra Harem-i Şerif’in anahtar ve kilidini oğlu vasıtasıyla Yavuz Sultan Selim’e göndermişti. Dördüncü Murad tarafından Bağdat seferine götürülen Kâbe anahtarının yanındaki mektupta ise ilginç bilgiler bulunmaktadır. Mektup, zamanın Mekke Emiri Zeyd bin Muhsin tarafından Dördüncü Murad’a hitaben yazılmıştır. Peygamber Efendimiz (sas), rüyasında Emir’e Kâbe’nin mevcut anahtarını Harem-i Şerif’in imamıyla padişaha göndermesini, padişahın bu anahtarı Acem seferinde yanında taşımasını emredip fetih ve zaferi müjdelemektedir. Ayrıca padişahın diğer seferlerde hatta her oturup kalktığı yerde anahtarı yanından ayırmamasını istemekte, kendisinin ve kendisine tabi olanların bu surette musibetlerden emin olacağını söylemektedir. Padişah kendisi harbe gitmediği zamanlarda da güvendiği bir adamıyla anahtarı ordunun önünde taşıtmalıdır. Allah’ın inayetiyle karşılarındaki düşmanları güç yetiremeyip mağlup olacaklardır.
Fri, 11 Jan 2008 17:31:00 +0200
- KUTSAL EMANETLER-1
http://nurgenclik.blogcu.com/kutsal-emanetler-1_5719331.html
http://nurgenclik.blogcu.com/kutsal-emanetler-1_5719331.html
Kamîs-i Seyyidü'ş-Şüheda
Hz. Davud'un(a.s.) Kılıcı
Mukaddes Emanetler Dairesi’nde Hazreti Yusuf’un (as) sarığı, Hazreti Musa’nın (as) asası, Hazreti İbrahim’in (as) tenceresi gibi geçmiş peygamberle ait hatıralar da bulunmaktadır. Bunlardan biri de Davud Aleyhisselâm’ın kılıcıdır. Son derece kaliteli bir çelikten yapılan kılıcın üzerinde Davud Aleyhisselâm’ın Calut’un kafasını kesmesi ve Yusuf Aleyhisselâm’ın taht üzerine oturması resmedilmiştir. Yanında bulunan ve Yavuz Sultan Selim’in Mısır’a girmesinden önce hazırlanan kitabede ise kılıcın hikayesi anlatılmakta, şifreli olarak bu kılıcın Mısır’ı fethedecek Yavuz’a ulaşacağı, saltanatları müddetince onların elinde kalacağı, daha sonra bir karmaşalığın zuhur edeceği ve nihayet kılıcın Hazreti İsa’ya (as) ve Mehdi Aleyhisselâm’a ulaşacağı anlatılmaktadır.
Hz. İbrahim(a.s.) Tenceresi
Fri, 11 Jan 2008 16:04:00 +0200
- Padişahın işi ne?
http://nurgenclik.blogcu.com/padisahin-isi-ne_5668351.html
http://nurgenclik.blogcu.com/padisahin-isi-ne_5668351.html
Sultan Murad Han o gün bir hoş"tur. Telaşeli görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister sonra vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar: - Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var? -- Akşam garip bir rüya gördüm. - Hayırdır inşallah?.. -- Hayır mı şer mi öğreneceğiz. - Nasıl yani? -- Hazırlan, dışarı çıkıyoruz. Ve iki molla kılığında çıkarlar yola. Görünen o ki, padişah hâlâ gördügü rüyanın tesirindedir ve gideceği yeri iyi bilir. Seri, kararlı adımlarla Beyazıt'a çıkar, döner Vefa'ya, Zeyrek'ten aşağılara sallanır. Unkapanı civarında soluklanır. Etrafına daha bir dikkatle bakınır. İşte tam o sırada yerde yatan bir ceset gözlerine batar, sorarlar; -- Kimdir bu? Ahali: - Aman hocam hiç bulaşma, derler. Ayyaşın meyhusun biri işte!.. -- Nerden biliyorsunuz? - Müsaade et de bilelim yani. Kırk yıllık komşumuz... Bir başkası tafsilata girer; - Biliyor musunuz, der. Aslında iyi sanatkârdır. Azaplar çarşısı'nda çalışır. Nalının hasını yapar... Ancak kazandıklarını içkiye, fuhuşa harcar. Hem şişe şişe şarap taşır evine, hem de nerde namlı mimli kadın varsa takar peşine.. Hele yaşlının biri çok öfkelidir. - isterseniz komşulara sorun, der. Sorun bakalım onu bir cemaatte gören olmuş mu?.. Hasılı, mahalleli döner ardını gider. Bizim tedbili kiyafet mollalar kalırlar mı ortada!.. Tam vezir de toparlanıyordur ki, padişah keser yolunu : -- Nereye? - Bilmem, bu adamdan uzak durmayı yeğlersiniz sanırım. -- Millet bu, çeker gider. Kimseye bir sey diyemem... Ama biz gidemeyiz, şöyle veya böyle tebamızdır. Defini tamamlamak gerek. - İyi ya, saraydan birkaç hoca yollar, kurtuluruz vebalden. -- Olmaz, rüyadaki hikmeti çözemedik daha. - Peki ne yapmamı emir buyurursunuz? -- Mollalığa devam... Naaşı kaldırmalıyız en azından. - Aman efendim, nasıl k.. ( devamı )
Thu, 10 Jan 2008 20:46:00 +0200
- Adalet-2
http://nurgenclik.blogcu.com/adalet-2_5667791.html
http://nurgenclik.blogcu.com/adalet-2_5667791.html
Bİr GÜn Hz: Musa ibadetini bitirdikten sonra bir ağacın altında oturur. Hemen yakinnindaki çeşmeyi seyrederken atlı bir savaşçının çeşmeye geldiğini görür.
>>Savaşçı su içmek için eğildiğinde boynundaki altin kesesi islanmasin >>diye çıkarir çeşme başına bırakır. >> >>Suyunu içtikten sonra Altin kesesini unutur ve yoluna devem eder. >>Hemen arkasindan hoplaya ziplaya bİr çocuk gelİr.Tam su içecekken >>altin kesesini fark eder Ve hiç düşünmeden alır.ve uzaklaşır. >>Çocuğun arkasindan çok yaşli bİr ihtİyar inleyerek su içmeye gelİr. >>Bu arada altin kesesini su başında unutan savaşçı keseyi almak için >>çeşmeye doğru yaklaŞir. Fakat çeşme başında hiç bir şey bulamaz. >>yanindaki yaşli adamin boğazına sarilir ve altin kesesini vermesini >>ister.İhtİyar ne kadar ben almadim dese de savaşçıyı ikna edemez. >>İyice sinirlenen savaşçi kılıcını çeker ve yaşlı adami oracıkta öldürür. >>Olan biteni gören Musa ''Ey Rabbİm Bu Nasil Bİr Adalettİr''der Ben hiç bİr şey bİlmiyiyorum. >>Senin işine sual olmaz ama ben anlamadım der. >> >>Bu isyana benzer açıklıktaki sözlere karşılık Cenab-ı Hak'dan şöyle bir ses gelir. >>''Ey Musa Ben sana benİm işlerimi anlayacak kadar akil vermedim ki >>sen benim hakkımda yorum yapiyorsun. Ama Kalbİnİn YatiŞmasi İÇİn GerÇek Şudur. >>Şavaşçı o küçük çocuğun babasının malını yağmalamişti. Ölen ihtiyar ise gençliğinde çok güçlü bir adamdi ama bir hiç uğruna bir köylüyü öldürmiştü.O İhtiyarı öldüren savaşçı işte o köylününoğludur" >> >>Ey gafil kulum şimdi tövbe et.Çünki benim adaletim işte bu kadar açıktır.
Adamın birisi Hz. Musa'ya (a.s) gelerek: - Ya Musa, ne olur dua et de hayvanların dilinden anlayayım.
Bundan kendime dersler çıkarır, iyi insan olurum, dedi. Hz. Musa (a.s): - Git işine bak, bu halin senin için daha hayırlıdır,
kaldıramayacağın bir yükün altına girmeye çalışma, diye cevap verdi. Fakat adamdinlemedi ve ısrar etti. - Ya Musa, ne olur hiç değilse kapımdaki köpekle horozun dilinden
anlayayım diyordu. Sonunda Hz. Musa dua etti ve adam sevinerek evine gitti. Ertesi sabah, hizmetçisi sofrayı kurarken bir parça ekmek fırlayıp düştü. Horoz koşup hemen kaptı. Köpek: - Be horoz, yaptığın doğru mu? Sen buğday da, arpa da
yiyebilirsin. Bense ekmekten başka bir şey yiyemiyorum. Ne için benim rızkımı kapıyorsun"diyerek horoza kızdı. Horoz: - Haklısın ama tasalanma, yarın bizim efendinin eşeği ölecek, sende böylece bir güzel karnını doyurursun, dedi. Adam bunu duyunca hemen eşeğini sattı. Ertesi gün, ne konuşacaklar diye köpekle horozu dinlemeye koyuldu. Köpek horoza sitem ediyor: - Hani eşek ölecekti, ben de karnımı doyuracaktım. Horoz:
- Eşek öldü ama başka yerde öldü. Fakat hiç merak etme yarın at ölecek, o zaman daha büyük bir ziyafete konacaksın, dedi. Adam hemen atını da sattı. Hayvanların dilini anlayabilmenin onun için çok karlı olduğunu düşünüyordu. Ertesi gün köpekle horozu dinlemeye gitti. Köpek horoza site.. ( devamı )
Thu, 10 Jan 2008 19:55:00 +0200
- Bir Agabeyin Çocuk Hakkındaki Gözlemleri
http://nurgenclik.blogcu.com/bir-agabeyin-cocuk-hakkindaki-gozlemleri_5664511.html
http://nurgenclik.blogcu.com/bir-agabeyin-cocuk-hakkindaki-gozlemleri_5664511.html
(Bu aksam ev dersinde; cok-bilmis, ukala ve 14 yasinda geveze bir cocuktan aldigim bazi derslerdir.) *- Cocugun konusmalari, Onu şeş-cihetten ele veriyordu. *- Buyukler, o cocuk konusurken, ciddi ve kamil bir vakar dersi veriyorlardi. *- Hayatin cogu yerinde, konusmak degil, susmak esastir. *- Muhim bir cihet; suali kamil bir buyuk sorarsa ve cevab cocuga birakilirsa, o sail buyuge karsi saygisizlik olur. *- Susmak, herzaman ama herzaman ciddi bir vakara alamettir. *- B. Abinin vermis oldugu tecrubi ve tatbiki bir ders: "Cocuk, hissi ve luzumsuz hiddetlenirse, susmak ve hiddetinin gecmesini beklemek lazim. Cunku, o cocuga karsi, yumusak ve kavl-i leyyinle cevab verilse, tezellul olur. Cevab, sert verilmeye kalkisilirsa, o cocugun kullandigi sertlikten daha sert olmak lazim. O zaman da, hadise, kavga ve arbedeye inkilab eder. Netice de, musbet degil, menfi olur. *- Bir suale muhatab olundugu zaman, sual ne kadar basit olursa olsun, suali anlamak icin evvela acele etmemek.. susup, o suali hazmetmek, cok cihetlerle kemal icinde kemaldir. *- KONUSMAK BAZEN MEHARETSE, SUSMAK HERZAMAN SANATTIR. *- ACZ VE FAKR'IN, NEFSE EN GUZEL HAZMETTIRILIS SEKLI, 'SUSMAK'TIR.
Beray-i malumat arz etmek istedim...
Bu bir abimizin ev dersinde anladıkları.Ben kendim istifade etmeye çalıştım paylaşmak istedim.Şimdiden Allah razı olsun...